
Eğitim Sorunlarına Küçük Kesitli Bir Bakış.
Günümüzde kaliteli ve rekabet edebilir üretimin ilk ayağı eğitim, eğitimin olmazsa olmazı da pratik/denel çalışmaları içerir öğretimdir.
Eğitimin esas verildiği alan da okullardır. Okullar ülke çıkarları çerçevesinde her bireyi ile ellerinden gelenin en iyisini yaparak genç nesli yarının çalışma hayatına hazırlarlar. Ancak gerek yöresel farklılıklar ve gerekse gelir dağılımında zamanla oluşan adaletsizlikler veya plansız nüfus artışı bu süreci baltalamış, üst düzey eğitim kurumlarına geçiş bir alt düzey kurumdan verilen belge ve notlara bağlı değil, yapılan merkezi sınavlara bağlı hale gelmiştir. Bu durumda da doğal sınanması olası olan nesnelere yönelik sınavlar ön plana çıkmış, sınanması zor olan denel/deneysel/laboratuvar çalışmalar ve bu çalışmalarda gösterilen beceri/yetenek dumura uğramaya bırakılmıştır. Bunun sonucunda da 40 yıla yakın bir süredir ülkemizde kitapçı rafları test kitapları, caddeler özel dershaneler/etüt merkezleri ve yakın zamanda ağırlık kazanan internet öğretim siteleri –ders videoları ile doldurulmuş, öğrenciler genç hatta erken yaşta koşuşturmaktan yorulmuş, bugün bile alınan tüm önleyici kararlara rağmen bu kısır sarmaldan kurtulmak mümkün olmamış aksine okullarımız kurtulmak istediğimiz dershanelerin yerini almaya başlamıştır.
Bu bağlamda hatalı olan öğrenci değildir, hele hele sınav sisteminde başarı göstermiş olan fen lisesi öğrencileri hiç değildir. Gerçekte öğrencinin okul içerisindeki başarısı ve kendine has yöneldiği alanlarda ortaya koyduğu ölçülebilir başarı, değerlendirmenin içerisinde mutlaka doğru oranlarda yer almalıdır. Bu bir durum tespitidir ve mutlaka bu durumdan çıkış yolları da bulunmaktadır. Yukarıda verilmiş tabloya dair Türkiye’de eğitim alanında yapılacak bir reform için önerilerimiz şunlardır:
1 – Öğrencinin rezonans gösterdiği /ilgi duyduğu /yetenekli olduğu alanlar ve konular üzerine sistemin elverdiği ölçüde olabildiğince ağırlıklı eğilmeyi - izlemeyi sağlayan, toplumun uzun vadeli gereksinimlerini, bunlara bağlı olarak 15-20 sene sonrası eleman ihtiyaçlarını önceleyen bir yapı kurulmalı bunun içinde her eğitim seviyesinde okul çeşitliliği sağlanmalıdır.
2-Her öğrenci, bağımsız olarak araştırma yapmayı, yenilikçi fikir üretmeyi, proje uygulamayı, takım çalışmasını, sunum becerilerini, etkili yazma ve konuşmayı öğrenmeli ve bol bol tecrübe etmelidir.
3- İnsanların sahip oldukları özelliklerin/yeteneklerin farklı bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir. Bunun için ilk adım, Tanzimat döneminde ülkemize giren ve 200 yıl öncesine ait olan “akademik” ve “akademik olmayan” eğitim anlayışının dışına çıkılarak atılabilir. Örneğin, soyut ve teorik bilgi yığınından önemli ölçüde vazgeçmek, yetenek eğitimini benimsemek bu konuda iyi bir başlangıç olabilir.
4- Eğitim sistemi içindeki “tek doğru” cevabı arayan test anlayışının çocukların beyinlerini ve düşünce kapasitelerini iğdiş ettiği (castration) kabul edilerek bundan vazgeçilmelidir. Bu anlayış demokratik düşünce biçiminin de önündeki en büyük engeldir. Okullarda öğrencilerin kapıdan içeri ilk adımlarını attıkları günden başlayarak şu mesaj bilinç altlarına yerleştirilmektedir: “Sana sorulan sorunun bir tek doğru cevabı var. Bunu bul ancak sakın yanına bakma, kitaba bakmayı da düşünme çünkü bunları ezberlemiş olman gerekirdi. Eğer yanındakine veya kitaba bakarsan bunun adı kopyadır ve bu çok kötü bir şeydir.” Böyle bir anlayış ve bu anlayışın üzerine kurulan bir eğitim sistemi geleceğin dünyasının temel gerçeklerine sırtını dönmüş ve geçmişe hapsolarak kendine özgü bir dünya yaratma çabası içine girmiş demektir. Not verme sistemi, ezbere dayalı sınavlarla değil çok boyutlu proje performansına dayalı olarak ölçülmelidir. Ezberlenen-unutulan bilgi yığınlarından ve tozlu-hantal-ezberci müfredattan acil olarak kurtulmalı, katma değeri olmayan, uygulamaya dönüşmeyen, işe yaramayan, unutulan bilgiler müfredattan çıkarılmalıdır.Üst düzey eğitim kurumlarıyla organik bağlantı kurulmalı öğrencinin öğrenim gördüğü her seviyedeki “ Sosyal ilişkileri,liderlik becerisi,ekip çalışmasına yatkınlığı ve katkısı,sanatsal - sportif başarısı,bilimsel çalışmalara ve yarışmalara katılım (Proje, Laboratuvar(Denel) Çalışmalar ),okuma – yazma, eleştirel düşünme gücü, okula devam durumu, disiplin durumu/alışkanlıklar sürekli takip edilerek kayıt altına alınmalı, öğrencinin bir üst kuruma devamında bu veriler oranı ölçüsünde kullanılmalıdır. Tüm bunlar yapılırken ailenin ve eğitim dışı güçlerin sürece olumsuz müdahalesi şiddetle engellenmelidir.
5 – Gerçek öğrenme grup içinde gerçekleşir. Grup içinde öğrenme, günümüz iş hayatı için en temel beceriler olan işbirliği ve ekip çalışmasını çocuğun genlerine yerleştirir. İnsanları gruptan kopartmak onları kendi dünyalarındaki yalnızlığa ve bencilliğe hapsetmek demektir. İşbirliği yaparak “var” olduğunu anlamak, olgunlaşmanın ve gelişmenin temelini oluşturur. Bu da ekonomik ve zihinsel katma değeri sağlayacak olan girişimciliği geliştirecektir.
6 – Okulların sınıfları, grup çalışmalarına imkân verecek şekilde düzenlenmeli, okullar kapalı ve açık mekânda günlük spor aktivelerine imkân verecek yapılanmaya kavuşturulmalıdır.
Ancak okullarda spor ve müzik, bugün uygulanan kalıpların dışında yer almalıdır. Çocuklar ve gençler her gün zamanlarının bir bölümünü spor ve müziğin iç içe geçtiği, bir veya daha çok uygulamayla geçirmeli, sertifikaya dayalı spor, müzik çalışmaları gerçekleştirilmeli bu çalışmalarda görev alan öğretmenler alanlarında yetişmiş/sertifikalı olmalı, öğrenciler geçme notlarını kredi tamamlayarak gerçekleştirmelidirler. Çalışmalar sonunda milli takım düzeyinde başarılı sporcu yetiştiren eğitmenler ayrıca ödüllendirilmelidir. Çalışmalar tesis yeterliliği varsa okullarımızda yoksa gençlik ve spor müdürlüğüne veya belediyelere bağlı tesislerde gerçekleştirilmelidir. Şuan okullarımızda uygulandığı haliyle Beden Eğitimi derslerindeki öğrencileri hasta eden uygulamalar terkedilmelidir.
7 – Uzun yaz tatilleri eğitim başarısı ve sosyo-ekonomik açıdan güçsüz ailelerden gelen çocukların, zihinsel aktivitelerden uzak olmaları nedeniyle, daha güçlü ailelerden gelen çocukların gerisinde kalmalarına neden olmaktadır. Bu nedenle yaz tatilleri üç haftayla sınırlı olmalı, çocuklar ve gençlerin yaşlarının elverdiği ölçülerde ülkemizi ve tarihimizi gerçek ve sanal gezilerle tanımalarına imkan sağlanmalı, yabancı dil eğitimi için yurtiçi- yurtdışı öğretici geziler-kurslar mümkün olduğunca gerçekleştirilmelidir.
8- Zengin aile çocuklarının okuduğu kolej vb. eğitim kurumlarına eşdeğer ya da daha iyi eğitim-öğretim hizmeti verebilecek özel ya da devlet okullarının varlığı sağlanarak güçlendirilmeli fakir halk çocuklarının bu okullarda eğitim alması sağlanarak bu çocuklarının da ülkemizin entelektüel dünyasına katılması ve katkı sağlaması sürdürülebilir hale getirilmelidir.
9 – Dördüncü sınıftan başlayarak müfredat programına “Ülke Yönetimi” dersi konmalıdır. “Dijital Okuryazarlık, Finansal Okuryazarlık” ve özellikle eleştirel düşünmeyi, sistemli çalışmayı ve sorun çözmeyi öğretmek amaçlı “Eleştirel Düşünme” dersi okutulmalıdır.
10 –Okullarımızda denel çalışmaların yapılacağı laboratuarlar güçlendirilmeli, yoksa mutlaka yapılmalı, laboratuvarlar, araç-gereç, deneysel kitlerle donatılmalıdır. Laboratuvarlar istekli öğrencilerin tüm günlerini içerisinde geçirebileceği estetik bir hale sokulmalı, denel çalışmalar özel olarak yetiştirilmiş ders öğretmenleri yoksa yüksek ücret karşılığı bu işi kısmen üstlenmek isteyecek atanamamış konu öğretmenleri, yüksek lisans-doktora öğrencileri ya da emekli ancak çalışmak isteyen akademisyenlerin gözetiminde gerçekleştirilmelidir.Bu çalışmalardaki öğrenci başarıları ansal takip edilmeli YÖK’ ce her başarılı proje ve buluş puan olarak ödüllendirilmelidir.
11 – Mevcut öğretmenler bu anlayışa göre yeniden eğitilmeli, öğretmen yetiştiren fakülteler çocukların yaratıcılığını öldürmek yerine geliştirecek şekilde kendi eğitimlerini yapılandırmalı, iyi eğitimin temelinin teknoloji değil, iyi öğretmen, estetik ve fonksiyonel okullar olduğu unutulmamalıdır. Öğretmenlerimiz için her ilde profesyonel gelişim ve sürekli öğrenme merkezleri açılmalı, her öğretmen kendi alanında dünyada neler olup bittiğini takip etmeli, mesleki konferanslara, kongrelere, profesyonel gelişim atölyelerine, eğitimlere katılmalıdır. Her öğretmen dersini her dönemde sürekli yenilemeli, farklı ve yenilikçi yöntemler denemelidir. Her öğretmen çocuklara bol bol proje, sunum ve takım çalışması yaptırmalı, her öğretmen alanında başarılı olmuş kişileri okula derslerine davet etmeli, her öğretmen bölgesindeki kurumlarla ve şirketlerle sürekli bağlantı halinde olmalıdır. Her öğretmen dünya çapında en iyi eğitimcileri, uzmanlık sahasını ve EĞİTİM modellerini bir taraftan izlerken, diğer yandan da orijinal eğitim yöntemlerinin ARGE’sini yapıp sınıflarında kullanmalıdırlar. " İki günü eşit olan ziyandadır " kaidesince düşünme, yenilenme, fikir üretme, proje üretme, sürekli öğrenme ve profesyonel gelişim için bol zaman ayırmalı, tüm bu özellikler için sürekli, verimli, ölçülebilir ve mecburi eğitimlere tabi tutulmalıdır.
Öğretmenlerin mesleklerine devam ederken yetiştirilmelerinde başat öğe olarak sendikalar aktif göreve çağrılmalı, sendikalar öğretmenler için akademik danışma ve geliştirme birimleri olmalıdır.
Tüm bunlar yapılırken; “ Emeksiz kazancın uzun süre için sürdürülemeyeceği, yaşamın zorluklara karşı birlikte direnci, haksızlığa karşı hak etrafında kenetlenmeyi zorunlu kıldığı aktarılmalı, sesin ancak iki elden çıkabileceği, ortak akılla koordineli ortak edimin sonuç alacağı doğrudan anımsatılmalıdır. Yaşamın bir oyun olmadığı, oyun ise oynanan oyunun “O-sumgame” olmadığı, oyunun derinlikli olduğu anlaşılmalı ve gereği yapılmalıdır.
Bu çalışmaya katkı sağlayan İlçe Tarım Müdürlüğü çalışanlarından Murat AYDOĞDU, Osman DÜZENLİveTUBİTAK Elektronik Bölümü Eski Başkanı İsmail GERMANabimize, çok değerli öğrencimiz Kağan İNAN’asevgilerimle…
Ali BALTA
Akik- Akçaabat İlim Kültür Gençlik ve Spor Kulübü Derneği Başkanı
3 Ocak 2016 Pazar 14:59
http://www.sebathaber.com/haber/egitim--sorunlarina-kucuk-kesitli-bir-bakis-9093.html