Son zamanlarda özellikle batılıların -Küresel Sermayenin- tarihi hinderlandımız olan gönül coğrafyamızda taşeronları eliyle sıklıkla gerçekleştirdikleri zalimlikler sağır sultanın kulağına küpe, biz müslümanların yüreklerinde tarifsiz acılara düçar olmaktadır.Haliyle tüm Türk-İslam aleminin ve batı küresel sermayesinin bakışları ülkemizin vereceği reflekse odaklanmaktadır. Elbetteki bizim dışımızda da dünyanın her köşesinde Filistinli, Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin uğradığı zulüm ve saldırılar karşısında yüreği kan ağlayanlar vardır.
Buna rağmen İsrail’in Kudüs, daha doğrusu Filistin’de kan içiciliğini sürdürebiliyor olmasının cesaretini kendisine destek veren başta ABD olmak üzere Siyonist-Haçlı ittifakından aldığını biliyoruz. Ancak Filistin’de ve dünyanın çeşitli köşelerinde Müslümanların yaşadığı katliam ve zulmün ardında Müslümanların birlik ve beraberlik oluşturamıyor olmalarının önemli rolü vardır. Özellikle petrol zengini Müslüman ülkelerin yöneticilerinin İslam dünyasındaki iç çatışmalarda elleri olduğunu, farklı örgüt ve kuruluşlara destek vererek iç çatışmaları desteklediklerini, Müslümanların çıkarları doğrultusunda kendi akıl ve düşünceleri ile hareket etmeleri gerekirken, Siyonist-Haçlı ittifakının yönlendirmesi doğrultusunda hareket ettiklerini artık çok yakından müşahede ediyoruz.
İslam ülkelerinin müslüman!yöneticilerinin saklama gereği bile duymadıkları haysiyetsiz politikalarının aynı zamanda İsrail’e karşı birlik oluşmasını engellediğini söylemek yanlış olmaz. Bu yüzden, bugün müslümanların sözlü yakarışları, duaları ve kınamaları, vicdan rahatlığının dışında hiçbir fonksiyonel değer taşımamaktadır. Bir isteğimizin gerçekleşmesi için mutlaka fiilen bizlerin hazırlanması gerekir. Oluşabilecek tüm olaylar ve sonuçlarda bir sebebe bağlanmaktadır. Bu dünyada her şey Allah’ın koyduğu sebep sonuç ilişkilerine göre şekillenir.
"8 milyonluk israil için 1.5 milyar müslüman ebabil bekliyorsa ebabiller gelse israil'i değil, bizi taşlar." Belliki İsrailin zulmünü kınadığımız ve Allahımıza yaptığımız kavlî/Sözlü duamızın yerini Fiilî duaların alması gerekiyor. Çünkü İsrail yaptıklarından tereddüt dahi duymamaktadır.
İsrail laftan anlamaz, ancak güçten anlar” diyen Prof.Dr. Necmettin Erbakan merhumun bu acı sözleri yüreğimizi acıtmaktadır.Gerek ülkemizde gerekse Anadolu coğrafyamızın dışında gerçeklesen ve yürek yangınımıza yol açan tüm saldırıları ülkemiz ve ülkemizin dışpolitik hamleleri ve stratejik aklının çalışma perspektifi açısından yorumladığımızda ise değerlendirmemiz şu şekilde olacaktır;Dışpolitikamız milli meselemizdir ve asla siyasi mülahazalara kurban edilemez. Devletimizin ve Milletimizin bekâ meselesidir. Bugün şehit haberlerinin gölgesi değsede güzel haberler ve hamleler devletimizin yaşam çarklarına enerji depolamaktadır. Gönlümüz, iktidar ve muhalefetiyle dışpolitik hamlelerimizin milli birliğimizi de pekiştirdiğini görmek istemektedir. Elbette, kadim coğrafyamızda, kılıçla değil, bilimle, düşünceyle, sanatla, edebiyatla, ekonomiyle ve yardımseverliğimizle var olmanın koşulu, önce kendi evimizi düzenlemekten geçer. Ancak, kadim tarihimizin ana coğrafyasında mücadele etmeyince ülkemizin kendi siyasi sınırları içinde savaşmak zorunda kalacağımızı görmezden de gelemeyiz. Başımızı kuma gömemeyiz.
Her halükarda, yaşadığımız sıkıntılar birçok kabuğu kırmamıza yol açacaktır, açmalıdır. Kendi hinderlandımız dahil Avrupa, Asya, Afrikada en az kırk küsur ülkenin tarihinde biz varız. Yavaş yavaş Türkiye Cumhuriyeti dışındaki bazı ülkelerde de Türk çoğunluk ağırlığını daha fazla hissettirecektir. Dünyanın jeostratejik merkezi olan Anadolu,Hazar ve Türkistan coğrafyasının tüm çevresi çok büyük ağırlıkla Türktür ve müslümandır. Biz bu gücü açık denizlere taşıyamadığımız için sayısız felakete uğrayıp Anadolu coğrafyasına çekilmek zorunda kaldık.Artık: Kadim tarihimizin gönül coğrafyasının tüm derinliklerinde özellikle de denizlerde daha fazla varolmalıyız. Oluyoruz.Yaşadığımız tarihî, toplumsal felaketler, savaşlar, darbeler ile "Şuurumuzu" bulandırdılar, enerjimizi düşürdüler ama; bu topraklarda tarihi ağırlığımızı yok edemediler. Bunları tekrar kazanıyoruz. Yapılması gereken hükümetimizin oluşturacağı sağlam bir "ekonomik yapı","milli birlik ve beraberlik projeleri","milli çıkarlara dayalı stratejik dışpolitik hamleler" "Türk -İslam Birliği arayışları" ile işte şuan yapılan hamlelere tüm milletce destek ve sürecin yönetilmesinde katkı sağlamaktır.
Bu düşüncelerle mübarek Kadir Gecemizide kutluyor,Türk-İslam alemine dirayet,şuur, birlik ve stratejik akıl getirmesini temenni ediyorum.