Çözüm diye diye, ülkeyi etnik bir çözülmeye ve nihayetinde bölünmeye götüren Erdoğan ve Hükümeti’nin MHP düşmanlığı yeniden nüksetmiştir.
İmralı’yı ve Kandil’i dost, yıkıcı, bölücü ve ayrılıkçı odakları yoldaş edinenlerin, MHP ve Ülkücü Hareket’e düşman olması sürpriz değildir.
Ayrı bayrak, ayrı dil ve ayrı devlet sürecini şirin göstermek için AKP’nin Akil İnsanlar’ı varsa, Türk milletinin de Asil İnsanları var.
Bu ülkede birliğin, beraberliğin ve kardeşliğin teminatı, AKP’nin Akil İnsanları değil, Türk milletinin Asil İnsanları’dır.
MHP ve Ülkücü Hareket, her birini Asil İnsan olarak gördüğü Türk milletinin temsilcisi ve cevher-i Aslisidir.
BAŞBAKAN’IN MHP’YE YERSİZ VE MESNETSİZ SALDIRISI BİR TERTİBİN İŞARETİDİR
Bölünme Süreci’ne nezaret eden Sayın Başbakan ve hükümetinin haksız, yersiz ve mesnetsiz yere MHP’ye saldırması açık bir tertibin işaretidir.
MHP’nin milli söylemlerinden hayli rahatsız olan Sayın Başbakan, çarpık demokrasi anlayışının bir gereği olarak savcıları göreve çağırmıştır.
Anlaşılan Sayın Başbakan Bölünme Süreci’nde MHP’yi susturmak için kapatma, sindirme, tehdit ve şantaj dahil her yola başvuracaktır.
MHP DÖNEMİNDE BDDK KURULMUŞ, BAŞIBOZUK BANKACILIK DÜZENİNE SON VERİLMİŞTİR
Son olarak 57. Hükümet dönemini inceletme tehdidi ise Sayın Başbakan’ın kafasındaki tertibin ve MHP fobisinin trajikomik bir yansımasıdır.
İddia ve iftiraların aksine, bankacılık düzenini kontrol altına alan ve bozuk düzene son veren BDDK, MHP döneminde kurulmuştur.
MHP döneminde, kamu borçları disipline edilmiş, Kamu Borçlanma Yasası çıkarılmış, Merkez Bankası’nın bağımsızlığı teminat altına alınmıştır.
30 Nisan 2001 Tarihli Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayımlanan Kararla, Kamu Bankaları’nın görev zararı uygulamasına son verilmiştir.
BATAN BANKALARDAN DOLAYI MHP’NİN ZERRE KADAR GÜNAHI YOKTUR
Sayın Başbakan’ın batan bankalar üzerinden MHP’yi hedef alması, akıl almaz bir gaf değilse, bilinçaltındaki MHP korkusunun bir tezahürüdür.
MHP, batan bankaların sorumlusu değil, tersine iktidar ortağı olmadan önce kurulan başıbozukluğu, denetim altına alan düzenin kurucusudur.
MHP’nin iktidar ortağı olduğu dönemde kurulmuş hiçbir tane banka yoktur.
Batan bankaların, el konulduğundaki son sahiplerine devir işlemlerinin tamamı, 1992-1998 yılları arasında gerçekleşmiştir.
Dolayısıyla batan bankalardan dolayı MHP’nin zerre kadar günahı yoktur.
Bu gün sağlam bir bankacılık sistemi varsa, bu AKP’nin değil MHP döneminde gerçekleştiren reformlar sayesindedir.
AKP’nin yaptığı, kurulu düzenin meyvelerini yemek ve özelleştirme adı altında Cumhuriyet hükümetlerinin bütün birikimlerini satmaktır.
MHP VE ÜLKÜCÜ HAREKET’E TEHDİT VE ŞANTAJ SÖKMEZ
Sayın Başbakan’ın Bölünme Süreci’ni perdelemek için ortaya attığı MHP’den hesap sorma tezgâhı, özü boş bir tehditten başka bir şey değildir.
Darbelerden, zulümden ve işkenceden yılmayan MHP ve Ülkücü Hareket’e tehdit ve şantajın sökmeyeceğini bütün dünya bilmektedir.
Çünkü MHP ve Ülkücü Hareket’in tarihi, vatan ve millet söz konusu olduğunda gözünü budaktan sakınmayan cesaret ve fedakarlıklarla doludur.
MHP ve Ülkücü Hareket’in tarihi, her türlü yıkıcılığa, bölücülüğe, teslimiyetçiliğe ve işbirlikçiliğe karşı mücadeleyle doludur.
MHP ve Ülkücü Hareket’in tarihi, “vatanımın ha ekmeğini yemişim, ha uğruna bir kurşun” diyen yiğitlik ve kahramanlıklarla doludur.
HESABINI VEREMEYENLER, ASLA HESAP SORAMAZLAR
Yargılandığı davalardan dolayı yasama dokunulmazlığı sayesinde kurtulan Sayın Başbakan ve AKP iktidarının MHP’den hesap sorması mümkün değildir.
“Zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” gibi suçlardan yargılananlar, hesap vermelidirler.
Yargılandıkları davalardan kurtulmak ve adaletten kaçmak için her yolu deneyenlerin, yargıdan ödü patlayanların hiçbir inandırıcılığı olamaz.
Kelimenin tam anlamıyla ifade edelim: Hesabını veremeyenler, asla hesap soramazlar…
BAŞBAKANIN MODELİ, SEÇİLMİŞ DİKTATÖRLÜKTÜR
Damat Ferit’in Heyet-i Nasiha’sı gibi, Erdoğan Hükümeti de Akil İnsanlar Heyeti kurmuş ve milli tepkiyi yumuşatmak için yollara düşmüştür.
Sayın Başbakan ve Akil İnsanlar Heyeti, ayrılıkçı ve bölücü çevreler kadar, milliyetçi ve vatansever çevrelere da kulak vermelidirler.
Aykırı seslere tahammül edilemeyen AKP döneminde, sanatçılar, gazeteciler, yazarlar ve düşünürler baskı altına alınmış, hapse konulmuştur.
Sayın Başbakan MHP’yi hedef alan çıkışlarıyla, sadece muhalif seslere değil, muhalif partilere de tahammülü olmadığını ortaya koymuştur.
Sayın Başbakan’ın kafasındaki Başkanlık modeli, bütün güçlerin tek elde toplandığı, seçilmiş diktatörlüktür.
Yargıyı icranın bir engeli gibi gören, basını ve sivil toplumu sindiren ve muhalif bütün kurumları baskılayan iktidarın sonu felakettir.
Sayın Başbakan bu gidişle, hem kendini, hem partisini ve hem de ülkeyi büyük felakete sürüklemektedir.
Sayın Başbakan tarihten ders almalı, küresel güçlerin senaryolarını elinin tersiyle itmeli ve milli tepkiye kulak vermelidir.