Mahsa Amini…
İranlı kadın…
22 yaşında…
Tahran metrosunda, zorunlu örtünme kuralına uymadığı, saçının kâkülleri göründüğü için İran ahlak polisi tarafından göz altına alındı, tutuklandı ve dövülerek öldürüldü.
İranlı kadınlar protesto gösterileri için sokağa döküldü.
Aradan neredeyse bir hafta geçti, gösteriler devam ediyor.
Gösteriler sırasında yaşanan çatışmalarda ölenler var.
İran yöneticileri, internet bağlantısını yavaşlattı. Facebook ve İnstgram gibi sosyal medya paylaşım sitelerini yasakladı.
On yıl önce, Tunus'ta devrimin fitilini ateşleyen kişi olarak bilinen Muhammed el-Buazizi de seyyar satıcılık yaptığı aracına el konulması ve işsizlik sorununu protesto etmek amacıyla kendini ateşe vererek intihar etmişti.
Sonra…
Devrik Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Binali ülkeden kaçmıştı.
Yoksulluk, kadınların kamusal alanın dışına itilmesi, cezalar, polis şiddeti... Sudan’da kadınları sokağa dökmüştü.
El-Beşir rejiminde, pantolon giyen, başını örtmeyen kadınlar polis tarafından şiddet kullanılarak pek çok kez sokak ortasında dövülerek gözaltına alınmıştı.
Mühendislik öğrencisi Alaa Salah, Sudan’daki kadın hareketinin sembolü haline gelmişti.
Tıpkı Fransa’da özgürlük sembolü olan Marianne gibi…
Mahsa Amini de İran’da gösterilerin sembolü…
Hemen hemen her toplumda kadın hareketi etkilidir.
İranlı kadınların direnişi, İran’ı nereye taşıyacak?
Bir İranlı kadının sosyal medyadaki paylaşımı önemli:
“Bugün şalsız çıkıyorum. Anneme sarıldım, babamı aradım ve onunla vedalaştım. Çünkü bir şekilde dönmeme ihtimalim var.”
Kadınlar, saçlarını kesiyor, erkekler de saçlarını kazıtarak İranlı kadınlara destek veriyor.
Başkent Tahran’da başlayan gösteriler, ülkenin öteki kentlerine de yayıldı.
Başlangıçta İran yönetimi, Amini’nin öldürülmesini kınadı. Ailesine başsağlığı diledi. Ancak olayların büyümesi yönetimin tavrını değiştirdi.
Pek çok ülkeden de kınama geldi Amini’nin öldürülmesi ile ilgili.
Düzenlenen protesto gösterileri ile İranlı kadınlara destek yağıyor.
Türkiye’de de İstanbul, Ankara, İzmir, Diyarbakır gibi illerde gösteriler düzenleniyor.
Durum o ki, İran’da işler karışık...
Karanlığa, zorbalığa, baskıya karşı direniş İran rejiminin sonunu getirebilir.
Dünyada bunun pek çok örneği var.
İran’da sürdürülen mücadelenin en hassas noktası şu:
İç dinamiklerle yürütülen eylemlere dışarıdan bir el uzanırsa İran’ın geleceği tehlikeye girer.
Batı, on yıllardan beri İran’la “parmak çekiyor.”
İç karışıklık, ABD’nin Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi için bulunmaz bir fırsat.
Sokak gösterileri, örgütlü bir yapıya bürünmez, Batı’nın kirli eliyle el sıkışırsa vay İran’ın başına!...
Geniş coğrafyası, jeopolitik durumu ve petrolüyle İran, emperyalizmin iştahını kabartıyor yıllardan beri.
Geçtiğimiz yüzyılın başında da benzer uygulamalar yaşandı İran’da.
Muhammed Musaddık, demokratik seçimlerle iktidara gelmiş ve halkın istekleri doğrultusunda petrolü millileştirmiş, gerçekleştirmeye çalıştığı reformlarla ülkede demokrasinin önünü açmaya çalışmıştı.
İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri, Musaddık hükümetini kendi çıkarlarını zedelediği için askeri bir darbe ile devirmekten çekinmemişti.
Batı’nın “insan hakları, temel hak ve özgürlükler…” söylemleri, kendi çıkarlarına zarar gelmediği sürece geçerlidir.
Yoksa!...