Türkiye'de suça sürüklenen çocuk sayısı her geçen gün artıyor. Emniyet Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre, geçen yıl 300 bin çocuk emniyette işlem gördü. Adalet Bakanlığı verilerine göre de çocuk mahkemelerindeki dava sayısı 10 yılda yüzde 500 artarak 150 bine ulaştı. Tamda ülkemizde eğitim öğretimin başladığı bu günlerde Emniyet Müdürlüğümüzce açıklanan Güvenlik, Suçlar ve Uyuşturucuile ilgili rapor ve rakamlar artık ürkütücü boyutlara ulaştı. Emniyet müdürlüğümüzce açıklanan ve yerel gazetemizde yayımlanan rapordaki iç yakan rakamlar karşısında ne yapabiliriz? Bir veli, bir insan olarak bu ürkütücü tablo karşısında neler üretebiliriz?
Haber sitemizde yayınladığımız Emniyet Raporundan sonra gençliğin korunması için Olağanüstü hal ilan edilmeli diyen AKİK Derneği Başkanı Ali BALTA konunun herhaldeönümüzdeki seçim çalışmalarının gölgesine hapsolduğu için kamuoyunu fazla meşgul etmediği ve dikkate alınmadığından bahisle; Ne yazık ki öncelikle şunu belirtmeliyim ki bu tablo bizi ürkütmüyor! Ürkütmemiş! Çünkü Haber sitemizde yayınlanan haberde ki bu rakamlar karşısında Trabzon’da hatta ülkemizde bu konuda Olağanüstü hal ilan etmeliydik. Böyle bir durum ve algı yok.“Şunu ısrarla belirtmeliyim ki yaradılış fıtratımızdan uzaklaşmamız, eğitim sistemimizi ve bireysel beklentilerimizi akademik başarı ve daha çok para kazanmak üzerine kurgulamamız en önemlisi “Kur’an Ahlakıyla” ahlaklanmış bireyler yetiştiremememiz bu sosyolojik çöküntünün en önemli sebebidir. Öncelikle bunu görmek zorundayız.”
Bu genel tespitten sonra Esrar, Uyuşturucu ve özellikle Bonzai’ye karşı nasıl mücadele edilmeli?sorusuna cevap aramalıyız diyen Ali BALTA ; “ Öncelikle tüm aileler benim çocuğumasla uyuşturucu kullanmaz, asla yanlış yapmaz, asla yalan konuşmaz vb.iç rahatlatıcı söylemlerden kurtulup paniklemeden ve paranoyak olmadan gerçekçi yaklaşımlar belirlemeliyiz. Konu ile ilgili yapmış olduğumuz çalışmada gördüğümüz detaylar dudak uçuklatacak düzeyde vahim. Uyuşturucu, esrar, bonzai kullanımı konusunda önleyici yaklaşım için çocuğumuzdakisosyal değişimleredikkat etmemiz gerekmektedir. Madde kullanan gençte fiziksel değişimler daha sonra ortaya çıkabilir ve bu bizim için geç olabilir. Çocuğunuzun sosyal çevresindeki ani değişikliğe, arkadaş çevresindeki değişime dikkat edin. Çünkü madde kullanan çocuklar eski arkadaşlıklarını bırakıp, yeni arkadaşlara alışır. Ona daha fazla madde sunacak çevrelere daha kolay girmeye başlarlar. Bu da arkadaşları değiştirir. Sizin bilmediğiniz arkadaşları ortaya çıkar. Çocuk okula gidiyorsa, başarısında çok ciddi düşüşler olur. Çocuk sizinle daha az vakit geçirir. Çünkü madde kullandığının anlaşılmasını istemez. Özellikle aileden uzaklaşmaya başlar. Odasına gider, geç gelir, görüşmemeye başlar. Madde kullananlar aslında bunun yanlış bir şey olduğunu bilirler. Bizim gelenek ve göreneklerimize aykırı olduğu için annesinin, babasının yanında sigara bile içmez. Dolayısıyla bunun bilinmesini istemezler. Bu yüzden de aile ile daha az vakit geçirmeye başlarlar. Konsantrasyonproblemleri çok fazladır. Madde kullananlar odaklanma, koordinasyon sorunu yaşarlar. Evde ödevlerini yapmazlar mesela. Aile öncelikle bu belirtilere odaklanmalıdır. Çünkü madde kullanan çocukta , fizyolojik değişimler daha sonra dikkat çekmeye başlar.Bonzai böbrek yetmezliğine, kalpte ritim bozukluğuna neden olur. Göz kızarıklıkları, sivilceler gibi fiziksel değişimler de başlar.” dedi.Bu değişimleri algılayabilmek için de anne ve babalar olarak bizler çocuklarımızla yakından ilgilenmeli, sohbet etmeli ve vakit geçirmeli ki, sosyal değişimler başladığında bunu fark edebilelim. Yoksa çok geç olabilir. Bağımlılık bir hastalıktır ve ilerledikçe bu kurtulması zor bir hastalık haline gelir. Hastalık ilerleyip, bağımlılık düzeyi arttıkça madde kullanımının tedavisi ve rehabilitasyonu zorlaşır, ölümcül vakalarda gerçekleşmeye başlar.
Geçmiş yıllarda madde kullanımının tüm sosyal sınıflar ve özellikle Akçaabat’ımızdaki gençlerimiz için tehlike oluşturmadığını oysa bugün gençlerin bu maddelere çok kolay ulaşabildiklerini belirten Ali BALTA açıklamasında ; “ Eskiden, uyuşturucu kullanımının bir seyri vardı. Önce sigara sonra esrar ve arkasından diğer maddeler gelirdi. Şimdi gençler, direkt sentetik uyuşturucuya başlıyor. Bu, şunu gösteriyor: Türkiye eskiden bir geçiş ülkesiydi ama şu an hedef ülke konumunda. Mesela şu an yoğun bir eroin ve sentetik uyuşturucu kullanımının olduğunu görüyoruz ki televizyonlar ve emniyet raporları bu düşüncemizi ne yazık ki haklı çıkarıyor. Yine Türkiye, ekonomisiyle büyüyen bir ülke ama istatistikler bize orta sınıfın ortadan kalktığını, işsizliğin arttığını gösteriyor. Bu düşüncemizi güçlendiren gelişmelere baktığımızda tablo şöyle; “Eskiden uyuşturucu çok düşük ücretlere satılmazdı ama şu an çok düşük ücretlere satılıyor. Eskiden mahallelerde ‘ağır abi’ denen kişiler esrar içerdi fakat gençlere bunu içirmezlerdi. Uyuşturucu zengin kesimlerin çocukları tarafından kullanılıyor ve zenginler yurtdışında çocuklarını tedavi ettirebiliyorlardı. Şimdi 10 yaşındaki çocuklar bile gidip bonzai satın alabiliyor. Ne yazık ki bütün maddeler, sosyo-ekonomik olarak geri kalmış mahallelerde tüketiliyor.
Uyarılarına devam eden Ali BALTA; “ Uyuşturucunun gittikçe yaygınlaşmasının nedeni, ne yazık ki bir kere kullananın daha sonra bunu pazarlıyor olmasıdır. Bu yüzden de aileler çocuklarıyla daha yakın olmalı, vakit geçirmeli, onların dertlerini dinlemeli, vakitlerini spor, sanat, manevi uğraşılarla doldurmalıdırlar. Çocuklarına güzel bir hayat sunmalıdırlar. Bunlar olursa çocuk zaten ihtiyaç duymuyor ki, niye madde bağımlısı olsun? Bu şüpheleriniz gerçekçi bir hal aldığında mutlaka çocuğumuzun okulundaki idareciler, rehber öğretmenlerle iletişime geçin.Bir çocuk psikoloğundan yardım alın ve çocuğu tedavisi için ikna ederek AMATEM’e götürün.En yakın AMATEM merkezi Samsun ilimizde bulunmaktadır.
Toplumda çok ciddi bir ahlaki çöküntü var. Uyuşturucu kullanımının artması, kadın cinayetleri, tüketim çılgınlığı…hepsi…diyen Ali BALTA; Bende, Türkiye’nin muhafazakârlaştığını ya da dindarlaştığını düşünmeyenlerdenim. Türkiye Avrupa'ya sıcak bakan Avrupalılaşmak isteyen bir ülke olduğu için Avrupa'ya benzeyen bir yaşam tarzına sahip.Ya da gençler Avrupalı yaşam tarzını kendileri için örneklendiriyor, sahipleniyor. Ayrıca eğer mesele muhafazakârlıksa biz uyuşturucu kullanımını muhafazakâr ülkelerde daha çok görüyoruz. Mesela İran, eroinin, afyonun çok kullanıldığı ülkelerden. Orada her mahallede tedavi edici üniteler var. Suudi Arabistan, dünya üzerindeki en büyük bağımlılık kliniklerine sahip. Yasaklar hiçbir zaman uyuşturucu kullanımını azaltmıyor. Türkiye’de alkol ile ilgili yasalar çıkarıldı. Bunlar olumlu ama diğer taraftan esrar kullanımı arttı.Yapılan çalışmalar, madde ile tanışmanın 15-22 yaş arasında olduğunu gösteriyor. Bu dönem, ergenlik dönemi. Gençlerin bireyselleştiği bir dönem. Fırtınalı duygular yaşanır, başkaları tarafından kabul görmek isterler. Enerjileri çoktur ve nasıl harcayacaklarını bilemeyebilirler. O sebeple, ister bürokratın olsun ister fakirin ister zenginin olsun, çocuklarımız bu tehlike ile karşı karşıya gelebilir.Dolayısıyla bu uyuşturucu probleminin ortaya çıkması doğal bir şey. Yasal düzenleme, koordinasyon, önleme, deneyimli personel ve tedavi merkezleriyle etkin mücadele gerekir.
Peki devletimiz ne yapmalı? diyen Ali BALTA; Bize göre;Devletimizin görevi bu uyuşturucu illetinden vatandaşını korumaktır. Uyuşturucu kullanmayan çocuklarımız var bizim onları korumamız gerekiyor. Özellikle riskli grupları. Riskli gruplar kimler? Problemlerle ve stresle baş edememe problemi yaşayanlar, parçalanmış aileler, sosyo–ekonomik, sosyo–kültürel sıkıntı yaşayan ailelerin çocukları, kendi meramını tam olarak anlatamayan, akademik başarısını yükseltemeyen çocuklar riskli gruba giriyor. Onları bir defa uyuşturucu ile buluşturacak bütün etkenleri ortadan kaldırmak lazım. Bu devletin temel görevlerinden birisidir.Devletin bir başka temel görevi uyuşturucu illeti ile bağımlı olmuş veya bir şekilde kullanan vatandaşının bu bağımlılıktan kurtulması noktasında yardımcı olmak.Üçüncü görevi de uyuşturucu bağımlısı olmuş, kurtulmuş onların iş, eş, yuva sahibi olması, toplumda bir birey olmasını sağlamak. Dolayısıyla devlet bütün bu görevlerini yapmak durumunda… veyapıyor da. Biz bilinçlendirme, ahlaki ve dini eğitim, çocuklara yaşam becerisi katma gibi şeylerin daha önemli bir unsur olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla bizim çocuğa önce yaşam becerisi kazandırmamız gerekiyor. Yani ‘hayır’ diyebilmek, zorluklarla baş edebilmek, iyi şeyler yapabilmek, faydalı olmak gibi şeyleri biz çocuklarımıza öğretirsek hangi madde olursa olsun çocuk buna ‘hayır’ diyecektir. Çünkü hayatı, yapacağı işler onun için kıymetli olacaktır. Bunu sağlamak tabi ki kesin çözüm.
Tüm bunlara rağmen Uyuşturucuya kapılmış bireyler için neler yapılabilir? Uyuşturucu kullananların rehabilitasyonu için neler yapılmalı?Sorularıyla ilgili yaptıkları araştırma, ilgili yöneticilerle mülakat , görüş ve derneklerinin çözüm önerilerini sıralayan BALTA ; “ En sıkıntılı konu bu aslında, şuan Türkiye’de en hızlı çözüm üretmemiz gereken konulardan biri. Ülkemizde rehabilitasyon merkezi yok, tedavi merkezleri var. Kullanıcı tıbbi tedavi görüyor ama daha sonra tekrar aynı çevresine gidiyor ve tekrar bu illete başlıyor. Şimdi söyleyeceklerimizi aslında belediyelerimiz yapmalı. Bizim uyuşturucuyla ilgili model çalışmalar gerçekleştirmemiz gerekiyor. Dünyadaki örnekleri inceleyip, Türkiye’ye uygun bir model geliştirerek bir rehabilitasyon merkezi oluşturmak zorundayız. Bu konuda Belediyelerimiz,Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik Spor Bakanlığı ile birlikte bir çalışmalı. Uyuşturucu Rehabilitasyon Merkezleri adı altında, kullanıcı insanların tedavi olacağı, psikolojik ve sosyal entegrasyonları için iş kursları, kültürel, sportif ve sosyal aktivitelerin olacağı, uzun soluklu kalabilecekleri bir merkez oluşturmak zorundayız. Öğrenciler için Belediyelerde okullara yardımcı kurullar oluşturulmalı bu kurullarda gönüllülük esas olmalı, doktor, eğitim yöneticileri, rehber öğretmenler, polisler, din görevlisi imamlar ,hemşire, psikologlar görev almalıdır. Polisler, din görevlileri, hekimler, öğretmenler burada ders vermeli, bağlama ve gitar kursları olmalı gençler burada spor yapabilmeliler. Bilgisayar oynamak , gündeen az bir saat kitap okumak ,tiyatro oynamak, yardımlaşma ve paylaşma çalışmaları, öykü yazma, resim ,fotoğrafçılık vb. çalışmalarında görev almak vb.yaşamsal beceri eğitimleri kendilerine verilmelidir.”dedi.
Son olarak ; “ Elbetteki tüm bunlardan sonra Uyuşturucu kullanımında yasal tedbirler ve hukuki uygulamalar hiç taviz verilmeden yerine getirilmelidir. Akçaabat’ımızın çocukları ve gençleri Türkiye’mizin geleceğidir. Biz büyükler ağır bir sorumluluğumuz varen azından bu konuda yükümlülüklerimizi yerine getirelim. Çünkü kaybedeceğimiz geleceğimizdir. ”diyerek sözlerini tamamladı.