*
Ya da; “Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” deyip, insan hafızasının unutkanlığını hak sayarak, unutursunuz ya da unut(a)mazsınız!
*
Öyle veya böyle, 2015 geçti gitti, 2016’nın başlama vuruşu bile yapıldı.
*
Geçip gideni Türkiye tarihinin “en berbat” yılı olarak yaşayıp değerlendirdiğim için, zaman zaman vücuda gelen “gelen gideni aratır” gerçeğini 2016 adına aklıma getirmeyi bırakın, tasavvur bile edemiyorum! Hem de; Mehmet Akif Ersoy’un; “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın” dediği kadar... * Hem de, bana da “2015’deki gibi yazmak istemiyorum” dedirtecek kadar...
*
Onun için, biraz değil, epey değiştireceğiz... Yazı stilini... Asım Kemal ile anlaşabilirsek yazı günleri... Belki bunun için hazırlık amaçlı kısa bir ara bile vereceğiz... Başka çare yok; değiştireceğiz... Kamu denilen toplumun tümü adına bir mesleği icra ediyor iseniz, ister istemez değiştireceksiniz... Hem dün “kara” dediğine bugün “ak” diyecek derece anlatılamaz kadar değişmiş bir ahali çoğunluğu oluşmuş ise! Dün yaptığını da unutacak kadar, saymayacak kadar!
*
Değiştireceğiz! Ama, geçmişimizin hesabını bu dünyadakilere anlatamayacak, öteki alemde de veremeyecek derecede değil! Dünümüzü bugün, bugünümüzü de yarın yok sayacak kadar hiç değil! Ağzımızdan çıkanı kulağımızın duymayacağı kadar zinhar değil! “Söz uçar yazı kalır” dense de, dün ağzımızdan çıkana bugün sahiplik etmeyecek kadar değil! Delilik dururken, salaklığı tercih ederek değil! Belki biraz; “Velilik ile delilik arasında ince bir çizgi vardır” gerçeği ile...
*
Hem de ha bugün dünya da, ha yarın ahrette “veremeyeceğimiz hesabımız yoktur” diyecek, diyebilecek kadar veliliğe; yalana bulaşmayan tek gerçek olan deliliğe selam çakmış olarak, yaşamaya ve yazmaya çalışacağız.