Ali Akça Yazdı

İstanbul Sözleşmesi, “Toplumsal Cinsiyet” kavramını tanımlayan ilk belge olarak önem taşımaktadır. Belge, “kadına şiddeti önleme” kapsamında önemli, ancak, aslında “LBT kadınların” (lezbiyen, biseksüel ve transların) cinsel kimliklerini ve cinsel yönelimlerini her tür şiddete karşı güvence altına almaktadır.

Batı’da din (Kilise), LGBT kimlik konusunda direncini yitirmiştir ve şaşkındır.İslâm dünyasında ise aydınlar İnsan Hakları teorisini kabul etmekte, teorinin ahlâktan kopuk “insan” idealleştirmesini onaylamakta, onun “bütün insanlar eşit ve özgürdür” ilkesinin esiri olmaktadır. Bu ilke cinsiyetsiz/kimliksiz/içi boş “insan” imal etmektedir.

İstanbul Sözleşmesi, önceki belgelere göre bir ileri aşamaya geçerek devletlerin bireylerin her tür cinsel kimliğini korumayı taahhüt etmesini sağlamaktadır. Böylece İstanbul Sözleşmesi, “insan” tanımına devlet eliyle eşcinsel, trans, interseks, queer gibi cinsel azınlık kimliklerini dâhil etmektedir.

AİHM’in 2010 tarihli kararı, Türkiye’nin 2012’de imzaladığı İstanbul Sözleşmesi’nin 4/1 ve 4/3 maddelerinde geçen “Devletler her tür cinsel yönelimi yasal güvence altına alır” hükmü ile uyumludur. Zaten 2012 tarihinden sonra yasal zemini iyi kullanan bu hareket yanlıları günümüzde 22 derneğe kadar çoğalmış, ülke gündemini esir almışlardır.

İlginç olan 02/05/2013 Akparti iktidarının onayı ile MEŞCİ (Müslüman Eşcinseller Derneği) kurulmuş,19/09/2014 yılında ETCEP (Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği) Akparti iktidarının onayı ile yürürlüğe girmiş, 23/10/2015 yılında Akparti  iktidarının onayı ile Türkiye’de LGBT dernek sayısı 22 olmuştur. 28/06/2015 yılında Akparti iktidarının izni ile LGBT onur yürüyüşleri başlamıştır.Oysa  LGBT: bir hastalıktır.

Hastalık itibar ölçümü yapılması gereken değil tedavi olunması gereken bir durumdur. Kişiye fıtratı dışında cinsiyetler sunulması normal dışı, sapkın yaşantılara neden olmaktadır ve itibar edilmemesi gereken de budur. LGBT, din, düzen, fıtrat, evrim, evren dışı bir bozgunculukAllah dahil herşeye karşı olma azgınlığıdır.

Tüm iğrenç ve aykırı öbekleri oluşturup, beslemek ve koruyup kollamak suretiyle başlıca Allah ve dinini, sonrasında ise her türlü maddi, manevi düzeni hedef almıştır.
Tamda bu sebepler yüzünden  ülkemiz yöneticileri kesinlikle eşcinsel ilişkileri, eşcinsellerin (LGBT) hukuki statüsünü tanımadığını ABD, Avrupa Birliği ve B.M'ye ve gelişebilecek ekonomik ambargo ve baskıya rağmen eşcinsellerin evlenme, evlat edinme vb. istek ve haklarının!  hukuki statü kazanmasını reddettiğini tüm dünyaya ilan etmeli, ilgili tüm yasal kuruluşlara İstanbul Sözleşmesinin bu maddelerini tanımadığını,  yok saydığını resmî girişimlerle teyit etmelidir. İvedilikle, bu toplumsal fecaate ve tartışmalara son noktayı koymalıdır.

Bunu yaparken;Sözleşmede geçen " Kadına Şiddet Mevzuu" ise kesinlikle korunmalıdır. Ancak bu konuda düzenlemeler  yapılırken Türk Aile Töresi, İslam İnanç Sistemi ve  Mer'î Hukuk Sistemi mutlaka dikkate alınmalıdır.

Bu tür toplumsal sorun ve hastalıklı durumların çözümü için ayrıca "İstişare Kurulları" kurulup çalıştırılmalı, tam yetkilendirilmelidirler.Bunun dışındaki tüm söylem ve uygulamalara toplumsal  muhalefetimiz sürekli ve sağlam olmalıdır.