Geri kalan kısmında da sadece bazı nokta ile virgüllere dokunduk.
Bakalım o günden bugüne, 9 yılda bu ülkede demokrasi adına bir şeyler, gelişmiş mi? Ya da değişmiş mi?
Varın siz karar verin.
*
“Dağbaşı kanunları” denilince hemen aklınıza “Eşkiyanın tek hakim olduğu dağlar” gelmesin.
O eskidendi.
Şimdi “Dağbaşı kanunları” medeniyetin beşiği denilen kentlerde, demokrasinin tarlası denilen başkentlerde uygulanıyor.
Dağlarda “Tek karar verici, tek seçici, tek uygulayıcı” eşkıya kalmadı ki!
“Tüfek icat oldu mertlik bozuldu” diyerek “Demokrasi Kitabı”nda yeni bir kullanım alanı seçip, tüfeğin yerine seçim sandığını ellerine aldılar.
Hem de özde değil, sözde demokrasi kitabına uydurarak...
Tanımlamayı da “Genel Başkan” olarak değiştirerek.
Özellikle 1983’ten beri her şeye onlar karar veriyor!
Herkesi onlar seçiyorlar!
Genelde;
Milletvekili adaylarını,
Bakanları,
Bakanların bile “devleti onlar yönetiyor” diye şikayet ettikleri bürokratları,
Yerelde;
Parti il başkanlarını,
Belediye başkan adaylarını,
Hatta il genel ve belediye meclis adaylarını,
Neredeyse muhtarları bile!
Ve de bunun adına “demokrasi kanunları” diyor, bunu çoğunluk tercihinin bileşimi demek olan "demokrasi" adına yapıyorlar!
Hem de, gerçek dağ kanunlarının ruhuna rahmet okutacak şekilde!
DEVLETİN ARABALARI!
Eskilerde; "Ele verir talkını, kendi yutar salkımı" diye tarif edilen; yani "Verdiği öğüde kendi uymayan kimseler için kullanılan" bir söz olarak olarak bilinir.
Günümüzde ise bu ifade söz konusu devlet olduğunda; "Halka verir talkını, kendi yutar salkımı" diye söylenir hale gelmiştir.
Son örneği de, herkese "ayağınızı yorganıza göre uzatın" ve de "tasarruflarınızı dolarla değil, Türk parası ile yapın" diye çağrıda bulunan devlet-i aliyeyi idare edenler, bundan 15 yıl önce kamuyu küçültmek vaadi ile geldikleri işbaşında bugün, bunun tam tersini yapar, bedelleri dolar üzerinden hesap edilenleri alır hale gelmişlerdir.
Bakın devlet lojmanlarına! Bakın kamu binalarındaki haşmete! Bakın kamu araçlarının niceliğinin (sayısı) ve niteliğinin (kalitesi) artışına!
Kalkınma Bakanlığı'nın resmi verilerine göre, 2007'de 83 bin olan kamu aracı sayısı, 10 yılda yüzde 32 artarak 110 bine ulaşmıştır.
Not: Kiralananlar hariç.
Ve de araçların markaları ve maliyetleri yüzde 32'lik artışa rahmet okutarak, yüzde 150'ye kadar varmıştır.
Daha açık bir tarifle, Türkiye'de üretilen araçların yerini, yüksek motor hacimli (petrol ülkesi olduğumuz için olsa gerek(!) ve her birini yüz binlerce, hatta milyonlarca dolar olanlar almıştır.
Hem de borçlu bir hazine tarafından! Hem de "tüyü bitmemiş yetimin hakkının olduğu" devlet kesesinden!