Bakımlı bahçenizin sıradan bir bahçeden farkı var mı? Şapka, bloknot, kalem, makas dağıtmakla üretici eğitilmiyor.” Böyle bir zevata ne denir? Dense dense, “Senin işin sadece basına demeç vermek mi? Hadi onların yaptıklarını beğenmiyorsun. Sen ne yaptın? Mesele Trabzon Ticaret Borsası ile diğer kuruluşların ikili, tek dal gibi yeni sistemle dikilen bahçelerinde dallar fındığa dururken, siz hangi katkıyı yaptınız? Siz Ziraat Odası mısınız, para kredi kurulu musunuz?” diye sorulur. Bunların tuzu kuru! Üretici batmış çıkmış! Geleceği görmede (!), piyasayı tahmin etmede usta (!) olan bunların lâfına inanan üretici, “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmuş” hiç ama hiç umurlarında değil. Onlar habire konuşuyor, yeni yeni pozlar verip gazetelere çıkıyorlar ya, yetip de artıyor bile! Ama artık hani derler ya; “Bıçak kemiğe dayandı” diye. Üreticiler bunların tahminlerinin, lâflarının rahmetli Erbakan Hoca’nın deyimi ile “fasa fiso” olduğunu anlamaya başladı. Ve de kendilerini ben diyeyim “yanıltanlara”, siz söyleyin “kandıranlara” karşı başkaldırıya geçtiler. Ünye Ziraat Odası’nın önüne hak ettikleri siyah çelengi koyan üreticiler ne diyor? -“Ziraat Odası Başkanımızın bize söylediği ‘evinizde hayvanlarınızı satın, altınlarınızı satın ama fındığınızı satmayın’. Bunları diyen Ordu Ziraat Odası Başkanının lafına inanarak fındığımızı satmadık. Şu anda fındığın yüzde 70-80’i halkın elinde.” Tüm üreticilerin sesi olabilecek şekilde Ünyeli çiftçiler demek istiyor ki, “Size inandık satmadık. Ürünümüz elimizde kaldı.
Şimdi ne yapacağız? Zararımızı kim ödeyecek? Sizler mi?” Aslında olabilir! Ben bundan 10 yıl önce, üreticilere: “Sizi fındığınızı satmayın. Fiyat çok artacak, diye beklentiye sokup, yanıltarak zarar ettiren ziraat odaları temsilcileri ile bazı basın mensuplarını mahkemeye verin. Mahkemeyi kazanırsınız” diye çağrı yapmıştım. Aynı çağrı bugün için de geçerlidir. Evet; “bunların tuzu kuru!” Çünkü, tıpkı bazı devlet memurları gibiler. İşlerini işlevlerine uygun yapmasalar da, maaşlarını tıkır tıkır almaya devam ediyorlar. Tabi, kendileri dışındaki herkesi (devleti, tüccarı, sanayiciyi, ihracatçıyı, hatta tüketiciyi bile) suçlamaya, yani kendi yanlışlarını başkalarına ciro etmeyi de ihmal etmeyerek!